7 Eylül 2015 Pazartesi

Silifke Tarihi

TARİH
Yöremize tarih boyunca çeşitli adlar verilmiş. Çünkü bu topraklarda 6 hatta 8 bin yıldan beri insanlar yaşamış, değişik bir çok uygarlık kurulmuş, türlü toplumlar gelip geçmiş. Şöyle ki Hitit ve Mısır kaynakları bu topraklara Arvawa ve Godi demişler. İbraniler ise Anadolu’nun bu güney yakasına Mısn demişler. Tarihin bize bildirdiği bu üç adın fazlaca kullanılmadığı anlaşılıyor. Nitekim Hititler daha sonraki yıllarda bölgeye Luviya demeyi yeğlemişler. Çünkü komşuları olan Luvi’ler oturmakta imiş bu yörede (Luviler Sümerlerin bir kolu). Bunların Türk oldukları ileri sürülmektedir.
  Sonra Arzava Krallığı kurulmuş ve incelemelere göre Silifke bu devletin başkenti imiş. Bu krallık yıkılınca tarih açısından karışık bir dönem yaşanmış. Bu karmaşa döneminde çeşitli soydan insanlar bu topraklara gelmiş. Bunlardan kimileri gitmiş, kimileri de yerleşip kalmış. Bu şekilde oluşan yerli halk içinden bir Klikya Devleti doğmuş. Kısa süre sonra bu devlet Perslerin egemenliğine girmiş. Ama özel bir statü sağlayarak yerel kültürlerini korumayı başarmış Klikyalılar.
  Derken sahneye Büyük İskender çıkmış (Makedonlar), Persleri yenmiş, böylece Silifke’yi kendi topraklarına katmış. Ama bundan önce de Grekler, Akdeniz kıyılarında koloniler oluştururlarken Silifke sahillerine de gelmişler. Sözünü ettiğimiz bu insanlar, soyları ne olursa olsun, Anadolu’ya gelip yerleşmişler ve Anadolu’lu olmuşlardır. İşte o çağlardaki Silifke’liler bu insanların bir karışımıdır.--(GÜRTÜRK, Sami, Silifke Tarihi, 1987)
  Silifke’nin Selevkiler devlet ve hanedanının kurucusu Selefkos Nikator Selanik yakınlarında İbsaza kentindenmiş, 25 yıl devleti cesaret ve başarıyla yönetip genişleten , 60 kadar kent kuran ve pek çoğunu bayındır hale getiren Selefkos, İ.Ö. 280 li yıllarda doğduğu yöreyi görmeye gider. Orada Lismahya denilen bir dini törene katıldığı sırada Mısırlı düşmanlarından Prens Ptoleme Kravnos tarafından hançerlenerek öldürülür (İ.Ö.280).
  Bunu duyan Bergama hükümdarı ve onun yakın adamı Filitros, pek çok para harcayarak Selefkos’un cesedini Selanik’ten getirip o yıllardaki gelenek uyarınca yakar ve küllerini S.Nikator’un oğlu Antiochus Soter I’e yollar. O da babasının küllerini çok değerli bir sanduka (bir yazara göre altından bir sanduka) içine koyarak bu amaçla yaptırdığı tapınağa yerleştirir. (Sait Uğur’a göre bu tapınak şu anki Silifke kalesinin yanındaki tepede ve Mağmara denilen yerde imiş.)
  Sonra da tapınağın çevresinde saraylar yaptırılır. Antiochus, her yıl babasının öldürüldüğü gün, ailesini, vezirlerini ve halktan bir grup alarak tapınağa gelir, Selefkos’un kabrini ziyaret edermiş. Onun bu tutumu nedeniyle vezirleri de anıtın yanında saraylar yaptırmaya başlamışlar. Böylece değer kazanıp zenginleşen alanın korunması için de çevresinde duvarlar ve surlar yaptırmak gerekmiş. Günümüzden 2230 yıl önce yapılmış olan bu duvarların kalıntıları kalenin batı eteğinde, Göksu’ya bakan yüzünde durmaktadır. İşte anlatılan bu olaylar sonucu Silifke, Selefkos’un kurduğu kent olmanın yanı sıra onun tapınağının da yurdu olur. Ve bu nedenle de Silifke gelişerek yeniden bir başkent konumuna yükselir.
  Silifke açısından Selefkoslar devleti son derece önemlidir. Çünkü Silifke’yi onlar kurmuş Silifke adını onlardan almış. Daha da önemlisi Silifke, tarihi boyunca en zengin ve en bayındır ve en görkemli yıllarını yalnızca onlar zamanında yaşamış. Öyleyse neden Selefkosların egemenlikleri çok uzun sürmedi ? Büyük İskender Anadolu’ya geldiği zaman bu ülkede 4 hatta 6 bin yıllık bir uygarlık vardı. Bu uygarlık yerli halkı önemli bir kültür düzeyine ulaştırmıştı. Kültürü böylesine gelişmiş toplumlar elbette başlarında bulunanlarında iyi birer yönetici olmasını beklerler. Ve aradıklarını bulamayınca da onlardan kurtulmanın yollarını ararlar. Hatta onları cezalandırmaya başlarlar. Selefkoslar iktidarlarının sonlarına doğru yoksulluk ve bunalım içine düşerler. Bun dayanamayan halk çareyi Doğu Anadolu ve Azerbaycan’da egemen olan Ermeni kralı III. Tigran’ı çağırmakta bulur. Ancak bu olayın önde gelenleri Kilikyalılar değil Suriye’de oturanlardı. Bulunan bilgiler göstermektedir ki, özellikle taşlık Kilikya insanları yabancılardan hoşlanmıyorlar.
Son Selefkos kralı Filipos Ermeni yönetimine karşı çıktıysa da yenilerek Kilikya’ya kaçtı. Bu dönemden sonra bölgede Roma hakimiyeti görülmeye başlar. İ.Ö. I. yy’da Romalıların yönetimine giren kent bu dönemde kale eteklerinden ovaya doğru yayılmış; İmparator Diocletianus (İ.S. 284 - 305) zamanında oluşturulan ve 39 kenti sınırları içine alan İsauria eyaletinin başkenti olmuştur. Taşlı Kilikya 459 yıl Roma imparatorluğu sınırları içerisinde kalmış ama bu ölge kimi zaman başka devletleri olmuş; ya da Roma adına başka toplumlarca yönetilmiş. Kimi zamanda bağımsız sayılabilecek bir eyalet statüsü kazanmış.
TAŞELİ KLEOPATRAYA ARMAĞAN EDİLİYOR
  Ünlü Mısır kraliçesi Kleopatra, Roma imparatoru Sezar’dan sonra Antonius’un gözdesi olmuştu. Antonius çok sevdiği bu yaman kadına Silifke kıyılarını armağan eder. Üstelik bunu vasiyetnamesine de yazdırır. Antonius’un rakibi olan Oktavianus, halka kendini sevdirmek amacıyla rakibinin vasiyetnamesini bularak senatoya iletir. Böylece Romalıları Antonius aleyhine çevirir. Bu çekişme İ.Ö.30 yılında yapılan Aksiyom savaşına yol açar. Antonius yenilir ve Kleopatra’nın peşine düşer. Çevresindekilerin kendinden uzaklaştıklarını görünce de intihar eder.
Roma İmparatorluğu’nun 395 yılında ikiye bölünmesinden sonra Bizans yönetimine giren Seleukia, Aya Tekla’nın varlığından dolayı Hıristiyanlığın önemli bir hac merkezi durumuna gelmiştir. Bizanslıların elinde iken 13. yy’da Selçuklular’ın; 14. yy’da Karamanoğulları’nın yönetimine girmiş; 1471 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Başlangıçta Seleukia olan adı zamanla değişerek Silifke’ye dönüşmüştür. Osmanlılar döneminde bazen sancak, bazen vilayet merkezi olmuştur. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra İÇEL ili merkezi (1924 - 1933) olan Silifke, 1933’ten sonra İçel ilinin bir ilçesi durumuna getirilmiştir.
Atatürk, Silifke’ye olan ilgisini burayı dört defa şereflendirerek göstermiştir. Ulu Önder, Silifke’yi ziyaretlerinden birinde burada bir çiftlik satın almış ve merkezi bu çiftlik olmak üzere bir Tarım Kredi Kooperatifi kurulması için talimat vererek kendileri de bu kuruluşun 1 no’lu üyesi olmuştur.
Bölgenin tarihi hakkında araştırma yapan yazarlarımızın eserlerini Silifke Halk kütüphanesinden kolayca edinebilirsiniz (0.324.714.49.08)..


UÇAN Blogları

Hiç yorum yok: